Çalışma İzniManşet

Türkiye’de Yabancı Çalışma İzinlerinde Yazılmamış/Yetersiz Konular – Kapsamlı Araştırma

1. Mevzuatta Yer Almayan Ancak Pratikte Karşılaşılan Eksiklikler

Çalışma izni başvuru sürecindeki belirsizlikler: Yasal mevzuatta, ilk defa çalışma izni başvurusu yapıldığında yabancı çalışanın sonucunu beklerken çalışıp çalışamayacağı net değildir. Uygulamada, yabancı izin onaylanmadan işe başlatılamamakta ve SGK bildirimi yapılamamaktadır. Bu da özellikle 90 günlük yasal inceleme sürecinde yabancının hukuki statüsünü belirsiz bırakmaktadır​

Kanundaki bu açıklığın giderilmemesi, işveren ve çalışanı zor durumda bırakmaktadır.

Yerel ihtiyaçlar ve merkezi onay süreci: Mevzuat, çalışma izinlerinin değerlendirilmesinde yerel dinamikleri yeterince dikkate almamaktadır. Tüm izinler Ankara’daki merkezi otoritece verildiğinden, bölgesel işgücü ihtiyaçları gözetilemeyebiliyor. Örneğin turizm bölgelerinde belirli yabancı dil becerisine sahip eleman ihtiyacı yüksekken, uzun ve merkezi onay süreci sezonluk işler için pratik değildir​

Yasa, yerel meslek kuruluşlarının görüşünün alınmasını öngörmediğinden bu tür bölgesel ihtiyaçlar uygulamada karşılanamıyor.

Mesleki denklik ve izin süreçlerindeki boşluklar: Bazı mesleklerde, mevzuatta açık hüküm olmasa da fiiliyatta engeller çıkıyor. Örneğin yabancı mühendis ve mimarların, Türkiye’de çalışabilmek için Türk Mühendis ve Mimar Odalarına kaydolmaları gerekiyor; oda kaydı için de diplomalarının YÖK tarafından denkliğinin onaylanması şartı var. Bu prosedür uzun sürdüğü için bu süreçte yabancı mühendisin çalışma statüsü belirsiz kalıyor​

Yasada bu geçiş süreci tanımlanmadığından, yabancı uzmanlar izin çıkana kadar aylarca çalışamaz halde bekleyebiliyor.

Mevzuatta olmayan idari uygulamalar: Bazı uygulamalar kanunda yazılı olmamasına rağmen fiilen zorunlu kılınmakta ve yabancı yatırımcıları zora sokmaktadır. Örneğin, yabancı ortaklı şirketlerin Türkiye’de ikamet etmeyen yabancı ortaklarından bile çalışma izni belgesi istenmektedir. İşyeri açma ruhsatı başvurularında, şirkette aktif görev almasa dahi her yabancı ortaktan çalışma izni talep edilmesi süreci uzatmakta ve yatırımı yavaşlatmaktadır​.

Kanunda açıkça düzenlenmeyen bu uygulama, doğrudan yabancı yatırım teşvik ilkeleriyle çeliştiği için eleştirilmekte ve mevzuatta netleştirilmesi gerekmektedir.

2. Çalışma İzni Süreçlerinde İşverenlerin ve Çalışanların Yaşadığı Pratik Sorunlar

Bürokratik engeller ve kriterler: İşverenler çalışma izni başvurusunda yoğun bürokrasi ve katı kriterlerle karşılaşıyor. Mevzuata göre bir yabancı çalıştırmak isteyen işverenin, her bir yabancı çalışan için en az 5 Türk vatandaşı istihdam etmesi gerekiyor​

Ayrıca yabancı çalışana ödenecek ücret, yaptığı işe göre belirlenen asgari miktarın altında olamaz (örneğin bir mühendise en az asgari ücretin 4 katı ödeme şartı vardır)​

Bu tür kriterler küçük işletmeler için zorlayıcı olup yabancı istihdamının önünde pratik engel oluşturuyor. Başvuru sürecinde istenen belgelerin çokluğu ve e-Devlet üzerinden altı işgünü içinde fiziksel belge gönderme zorunluluğu gibi prosedürler​ deneyimsiz işverenler için kafa karıştırıcı olabiliyor.

İşverenlerin isteksizliği ve kayıt dışılık: Yükümlülüklerin karmaşıklığı ve maliyetler nedeniyle birçok işveren, yabancı işçi çalıştırmaktan imtina ediyor. Özellikle Suriyeli mülteciler örneğinde görüldüğü gibi, işverenler izin başvurusu, harç ücreti ve sigorta primi ödeme konusunda isteksiz davranabiliyor​

Sonuçta yabancılar düşük ücretli ve güvencesiz kayıt dışı işlerde çalışmaya mahkûm kalıyorlar. Türkiye genelinde kayıt dışı istihdam oranının %33 gibi yüksek seviyelerde olması​

Yabancı çalışanların da sıkça sigortasız çalıştırıldığını gösteriyor. Bu durum yabancılar için geç emeklilik, sağlık güvencesinden mahrum kalma gibi olumsuzluklara yol açarken, işverenler için de cezai risk oluşturuyor​

Çalışma izni yenileme ve iş değişikliği sorunları: Mevzuat, çalışma izni süre bitiminde zamanında uzatma başvurusu yapılmışsa yabancı çalışanın 45 gün daha aynı işyerinde yasal çalışabileceğini öngörüyor​

Ancak uygulamada uzatma onayının gecikmesi belirsizlik yaratabiliyor. Özellikle işverenler, uzatma sürecinde yabancının çalışmaya devam edip edemeyeceği konusunda tereddüt yaşayabiliyorlar. Bir diğer sorun da yabancı çalışanın işyeri değiştirmesindeki zorluktur. 

Çalışma izni belirli bir işyeri ve işverene bağlı verildiğinden, yabancının işten ayrılması halinde izin geçerliliğini yitiriyor​

Yeni bir işverenle çalışmak istenirse, o işverenin sıfırdan yeni bir izin başvurusu yapması gerekiyor ve önceki izin iptal ediliyor​

Bu süreçte yabancı çalışan için herhangi bir geçiş süreci veya hak tanınmamış olması, iş değiştirmeyi riskli hale getiriyor ve yabancıları işsiz kalma korkusuyla mevcut işlerine bağımlı kılıyor.

Sigorta ve vergi yükümlülüklerindeki pratik aksaklıklar: Yabancı çalışanların SGK bildirimi ve vergilendirilmesi konusunda işverenlerin bazen eksikliği olabiliyor. Yasal olarak, çalışma izni onaylanan yabancının 30 gün içinde SGK girişinin yapılması zorunlu​

Ancak kimi işverenler süreçleri bilmedikleri için geç bildirim yapmakta veya yabancının ücretini SGK’ya eksik bildirme yoluna gitmektedir. SGK, Çalışma Bakanlığı ile entegre sistemde yabancının beyan edilen ücretini ve mesleğini kontrol ederek daha düşük ücret bildirildiğini tespit ederse, işverene fark prim, ceza ve gecikme zammı uygulamaktadır​

Bu denetimler ışığı altında dahi, uygulamada yabancıların prime esas kazançlarının doğru bildirilmemesi sık karşılaşılan bir sorundur. Ayrıca yabancılar, kendi ülkeleri ile Türkiye arasındaki vergi ve sosyal güvenlik anlaşmalarını bilmediklerinden, emeklilik primlerinin aktarılması veya çifte vergilendirme konularında mağduriyet yaşayabiliyorlar. Bu konular mevzuatta yer alsa bile, uygulamada bilgi eksikliği ve karmaşa nedeniyle sorunlar yaşanıyor.

3. Belirli Sektörlerde Çalışma İzni ile İlgili Eksik Bilgiler ve Düzenlemeler

Tarım sektöründe yabancı işçiler: Tarım, mevsimlik ve düşük ücretli işgücüne ihtiyaç duyulan bir sektör olmasına rağmen, yabancı istihdamına yönelik özel düzenlemeler sınırlıdır. Özellikle Güneydoğu’da ve mevsimlik hasat dönemlerinde çalışacak çok sayıda Suriyeli ve diğer yabancı işçi, çalışma izni alamadığı için kayıt dışı çalışmaktadır. Yüksek harç ücretleri ve bürokrasi, mevsimlik tarım işlerinde yabancı işçi çalıştırmayı caydırmaktadır. Mevcut mevzuatta tarım sektörüne özgü esnek veya geçici çalışma izni mekanizmaları net tanımlanmadığından, bu alanda fiilen bir düzenleme boşluğu oluşmuş durumdadır. Sonuç olarak tarım, yabancı iş gücünün en fazla kaçak çalıştığı sektörlerden biri haline gelmiş ve yabancı işçilerin iş güvenliği, sigorta gibi hakları korunamamaktadır (bu da sıkça göz ardı edilen bir sorundur).

Turizm ve hizmet sektöründe kotalar: Turizm sektöründe yabancı çalışanlarla ilgili hem yasal kısıtlama hem de örtük kotalar bulunuyor. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’na göre yabancı personel toplam personelin %10’unu geçemez, bakanlık gerekli görürse bu oranı %20’ye çıkarabilir​

Buna rağmen, Çalışma Bakanlığı’nın 5 Türk çalışan şartı bu sektörde de aynen uygulanmaktadır​

Özellikle küçük ölçekli turizm işletmeleri, örneğin bir yabancı rehber veya resepsiyonist istihdam etmek istediklerinde hem %10 kota hem de 5 kişilik istihdam şartını sağlamakta zorlanıyorlar. Sezonluk çalışma niteliği de göz önüne alındığında, izin sürecinin uzunluğu turizm işletmeleri için pratik bir engel oluşturuyor​

Ayrıca sektörün ihtiyaç duyduğu dil ve kültür becerilerine sahip yabancıları çalıştırmak, mevzuattaki katı çerçeve nedeniyle güçleşebiliyor. Bu alanda, yasa ile fiili ihtiyaçlar arasındaki uyumsuzluk sektörde iş gücü açığı yaratıyor.

Sağlık sektöründe sınırlı düzenlemeler: Sağlık alanı uzun süre yabancı istihdamına kapalı kalmış bir sektördü. Son yıllarda çıkarılan 663 sayılı KHK ile yabancı doktorların Türkiye’de çalışmasının önü açıldı; ancak bunun için de Sağlık Bakanlığı’ndan ön izin (mesleki yeterlilik belgesi) almak gerekiyor​

Yabancı doktorlar bu belgeyle çalışma izni başvurusu yapabiliyor. Fakat hem bu süreç hem de diğer sağlık meslekleri (örneğin hemşirelik, eczacılık, diş hekimliği gibi) için kurallar tam olarak net değil veya uygulamada tutarsızlık gösterebiliyor. Örneğin, eczacılık kanunen Türk vatandaşı şartı aranan bir meslek olduğundan yabancılar bu alanda çalışamıyor. Hemşirelik için ise dil yeterliliği ve denklik şartları bulunmakla birlikte, özel sektörde yabancı hemşire istihdamının uygulamasında çeşitli belirsizlikler mevcut. Sağlık sektöründe yabancı istihdamına dair yönetmelikler parça parça düzenlendiği için, bütüncül bir yaklaşım eksik kalıyor ve işverenler ile yabancı sağlıkçılar süreçleri anlamakta zorlanıyor.

Bilişim ve teknoloji sektöründe teşvik eksikliği: Bilişim (IT) sektörü küresel yetenek çekmeyi gerektiren bir alan olmasına rağmen, Türkiye’de yabancı bilişimci istihdamına yönelik özel kolaylıklar sınırlı. Mevcut çalışma izni mevzuatı bilişim sektörüne özgü bir ayrıcalık tanımamakta, genel prosedürler uygulanmaktadır. Turkuaz Kart sistemi yüksek vasıflı yabancıları çekmek için getirilmiş olsa da, bu sistem hakkında farkındalık düşük ve başvuru kriterleri net olmadığı için istenen düzeyde kullanılmıyor. Ayrıca uzaktan çalışma yaygınlaşırken, Türkiye’nin dijital göçebeler (digital nomads) veya start-up ekosistemi için özel vize/izin programları bulunmuyor. Bu nedenle bazı yabancı bilişim uzmanları, uygun izin kategorisi bulamadığından ya turist vizesiyle geçici çözümler arıyor ya da Türkiye yerine başka ülkelere yöneliyor. Bilişim sektöründeki bu düzenleme eksikliği, Türkiye’nin rekabet ettiği küresel yetenek piyasasında geride kalmasına yol açabilir.

İnşaat ve ağır iş sektörlerinde fiili durum: İnşaat, tekstil atölyeleri, bakıcılık gibi emek yoğun sektörler, yabancı işçilerin sıkça çalıştığı ancak mevzuatın tam işlemediği alanlardır. Özellikle mülteci veya düzensiz göçmen konumundaki yabancılar inşaat sektöründe kayıtsız çalıştırılıyor ve iş güvenliği riskleriyle karşı karşıya kalıyor. Yasal olarak bu sektörlerde yabancı çalıştırmaya engel bir hüküm olmamasına karşın, çoğu işveren izin prosedürüne girmemeyi tercih ediyor. İnşaatta sürekliliği olmayan proje bazlı işler için birkaç aylığına yabancı işçi çalıştırmak gerektiğinde, mevcut çalışma izni sistemi pratik bulunmadığından işçiler kaçak çalıştırılıyor. Bu da hem çalışanların hak kaybına hem de haksız rekabete yol açıyor. Ayrıca ev hizmetleri sektörü de önemli bir örnek: Yasa, sadece küçük çocuk, yaşlı veya hasta bakımı için ev hizmetlerinde yabancı çalışana izin veriyor, bunun dışındaki ev işleri için yabancı istihdamını onaylamıyor​

Uygulamada bu kısıtlama, birçok ailenin temizlik veya benzeri işler için yabancı yardımcıları izinsiz çalıştırmasına yol açıyor. Dolayısıyla, inşaat, ev hizmeti gibi sektörlerde mevzuatın katılığı ile piyasa talebi arasındaki açı farkı, yazılı olmayan ama fiilen var olan bir çalışma düzeni yaratmış durumda.

4. Çalışma İzni ile İlgili Güncellenmesi Gereken veya Eksik Kalan Konular

Yabancı çalışanların sosyal hakları: Mevcut düzenlemelerde yabancı çalışanlar kanunen Türk çalışanlarla aynı iş hukuku ve sosyal güvenlik haklarına sahip olsalar da, pratikte bazı eksiklikler bulunuyor. Örneğin, yabancı işçiler işsizlik sigortası primi ödeseler bile işten ayrıldıklarında Türkiye’de kalma hakları sınırlı olduğu için işsizlik ödeneğinden fiilen faydalanmaları zordur. Çalışma izni sona eren yabancı, kısa sürede yeni bir izin veya ikamet izni almazsa ülkede yasal kalamaz; dolayısıyla işsizlik maaşı hakkı teoride olsa bile pratikte kullanılamamaktadır. Benzer şekilde, yabancıların kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin gibi hakları yasayla güvence altındadır, ancak yabancı çalışanların bir kısmı kayıt dışı çalıştırıldığından bu haklarından mahrum kalmaktadır​

Toplu sözleşme ve sendika hakları konusunda yabancılar, yasal olarak sendikalara üye olabilirler ancak dil engeli ve bilgi eksikliği nedeniyle sendikal faaliyetlere katılım oranları düşüktür. Sosyal haklar bağlamında, yabancıların sağlık hizmetlerine erişimi SGK kapsamında mümkün olsa da, aile bireylerinin durumu, eğitim hakkı, barınma desteği gibi konularda özel politikalar geliştirilmeye muhtaçtır. Bu alanlarda mevzuatın uygulamaya yansıması güçlendirilerek yabancı çalışanların sosyal entegrasyonu desteklenmelidir.

Çalışma izni iptali ve yeniden başvuru süreçleri: Mevzuatta çalışma izninin iptali ve sona ermesi halleri tanımlansa da uygulamada bazı boşluklar var. Özellikle işten ayrılan bir yabancının yeni bir işe geçişi sancılı olabiliyor. Şu anki sistemde yabancı, eski işinden ayrılır ayrılmaz çalışma izni hükümsüz hale geliyor ve yeni işverenin derhal başvuru yapıp izni çıkana kadar geçen sürede yabancı yasal olarak çalışamıyor​

Bu durumda ne eski işyerinde kalabiliyor ne de yeni işte başlayabiliyor, arada beklemek zorunda kalıyor. Mevzuatta bu geçiş süreciyle ilgili bir geçici izin veya iş arama izni tanımlanmadığı için, yabancılar ya ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor ya da bir belirsizlik içinde kalıyor. Ayrıca işveren tarafından izin iptal başvurularının e-Devlet üzerinden yapılabildiği belirtilmiş olsa da​

, yabancı çalışanın kendi izninin iptal sürecine dair inisiyatifi bulunmuyor. Örneğin, işveren bildirimi yapmazsa yabancının izni kağıt üzerinde devam eder görünse de fiilen çalışamıyor ve yeni işe de giremiyor. Bu konular güncellenmeye muhtaç; çalışma izni iptalinde yabancıya makul bir süre tanınması, bu sürede ikamet hakkının korunması ve yeni iş arama imkânı verilmesi gibi düzenlemeler getirilmelidir.

Çalışma izni ile süresiz oturum hakkı arasındaki belirsizlikler: Türkiye’de uzun süre ikamet eden yabancılar için hem süresiz/daimi çalışma izni hem de uzun dönem ikamet izni kavramları bulunmaktadır, ancak aralarındaki ilişki tam anlaşılamamaktadır. Yasa gereği en az 8 yıl kanuni çalışma izni olan yabancılar süresiz (daimi) çalışma iznine başvurma hakkına sahiptir​

Diğer yandan, aralıksız 8 yıl Türkiye’de ikamet eden yabancılar da uzun dönem ikamet izni alabilirler. Süresiz çalışma izni, herhangi bir süre kısıtlaması olmaksızın ve belirli bir işverene bağlı olmaksızın çalışma hakkı tanırken, uzun dönem ikamet izni süresiz oturma hakkı verip çalışma izni yerine geçmez (çalışma hakları için yine izin gerekebilir). Ancak süresiz çalışma izni belgesi, verildiği andan itibaren ikamet izni yerine de geçtiği için, pratikte uzun dönem ikamet ile benzer hakları sağlamaktadır. Nitekim kanun, süresiz çalışma izni sahibi yabancının uzun dönem ikamet izni haklarına ve Türk vatandaşlarına tanınan haklara (özel kanunlardaki istisnalar hariç) sahip olacağını belirtmektedir​

Bu haklar; seçme-seçilme, kamu görevine girme, askerlik gibi vatandaşlara has alanlar dışında, yabancının sosyal güvenlik ve çalışma haklarının Türk vatandaşı gibi olması demektir​

Ne var ki uygulamada yabancılar, 8 yıl dolduğunda hangi yola başvuracakları konusunda kararsız kalabiliyorlar. İki ayrı kurum (Göç İdaresi ve Çalışma Bakanlığı) nezdinde iki farklı başvuru süreci olması kafa karıştırıcı olabiliyor. Örneğin uzun dönem ikamet izni almış bir yabancı, çalışma izni olmadan çalışamazken; süresiz çalışma izni olan biri, ayrı bir ikamet iznine gerek olmadan Türkiye’de kalabiliyor. Bu konudaki belirsizliklerin giderilmesi için ilgili kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak yabancılara tek bir kalıcı statü sunulması veya en azından net bilgilendirme yapılması önem arz ediyor.

Sonuç ve Öneriler

Yukarıda tespit edilen eksik alanlar, Türkiye’de yabancı çalışma izni sisteminin hem çalışanlar hem de işverenler açısından iyileştirmeye açık noktalarını göstermektedir. Bu doğrultuda geliştirilebilecek öneriler şöyle özetlenebilir:

  • Mevzuattaki Belirsizliklerin Giderilmesi: Yasal düzenlemelere, başvuru aşamasındaki yabancının statüsü gibi gri alanları netleştirecek hükümler eklenmelidir. Örneğin, ilk izin başvurusu onay beklerken yabancının geçici çalışma izniyle işe başlayabileceğine dair bir düzenleme, özellikle sezonluk işler için faydalı olacaktır​

. Benzer şekilde, mühendislik gibi diplomaların denkliği sürecinde yabancının hukuki durumunu tanımlayan geçici maddeler konulabilir.

  • Bürokrasinin Azaltılması ve Süreçlerin Hızlandırılması: Çalışma izni başvuru süreci daha dijital, hızlı ve kullanıcı dostu hale getirilmelidir. Belgelerin tek noktadan ve elektronik ortamda sunulması sağlanırken, özellikle küçük işletmelere süreç hakkında rehberlik sunulmalıdır. İzin değerlendirme süreleri kısaltılarak (90 günden daha kısa bir hedef süre gibi) işverenlerin bekleme süresi azaltılmalıdır. Ayrıca harç ve değerli kağıt bedellerinin yüksekliği, bazı sektörler veya gruplar için düşürülebilir; örneğin mülteciler veya mevsimlik tarım işçileri için başvuru ücretlerinde indirim yapılabilir​

.

  • Yerel ve Sektörel Esneklik: Belirli sektörlerin ihtiyaçlarına göre özel çalışma izni kategorileri oluşturulmalıdır. Tarım ve turizm gibi mevsimsel eleman ihtiyacı olan sektörler için geçici/ kısa süreli çalışma izinleri daha kolay alınabilir hale getirilebilir. Turizmdeki %10 yabancı personel kotası bölgenin ve sezonun durumuna göre esnetilebilmeli; dil becerisi gerektiren pozisyonlar için 5 Türk çalışan şartına esneklik tanınmalıdır. Ev hizmetlerinde bakım dışında yabancı çalıştırma talebinin de kayıtlı sisteme çekilmesi için, belirli eğitim almış temizlik personeline izin verilebilecek yasal düzenlemeler değerlendirilebilir. Sağlık sektöründe, ihtiyaç duyulan uzmanlıklar için hızlandırılmış denklik ve izin süreçleri tanımlanmalı; bilişim sektöründe Turkuaz Kart gibi uygulamaların şartları netleştirilip tanıtımı artırılarak daha fazla yabancı uzmanın Türkiye’ye çekilmesi sağlanmalıdır.
  • İş Değiştirme ve İzin Geçiş Kolaylığı: Yabancı çalışanların işveren değişikliği durumunda mağdur olmaması için, izin transferi veya geçiş izni mekanizması geliştirilmelidir. Öneri olarak, bir yabancı işinden ayrıldığında örneğin 60 gün süreyle yeni iş arama ve bu süre içinde ülkede kalıp çalışabilme izni verilebilir. Bu, hem nitelikli yabancıların Türkiye’de kalmaya devam etmesini teşvik eder hem de işverenlerin de yabancı istihdam ederken “ya ayrılırsa” endişesini azaltır. Ayrıca işveren kaynaklı ani iptallerde yabancının durumu korunmalı, tek taraflı iptal bildirimlerinin kötüye kullanımını engellemek için denetim mekanizmaları kurulmalıdır.
  • Sosyal Hakların Güçlendirilmesi: Yabancı çalışanların sosyal güvenlik ve çalışma hayatı haklarından tam yararlanabilmeleri için farkındalık artırılmalı ve gerekirse mevzuat takviyeleri yapılmalıdır. İşsizlik sigortasının fiilen kullanılabilmesi için, işsiz kalan yabancılara uygun ikamet izni statüsüne geçiş imkânı tanınabilir. Örneğin, en az bir yıl çalışmış ve işsizlik maaşı hak etmiş yabancıya, maaş süresi boyunca ikamet izni verilip yeni iş arama hakkı sağlanabilir. Ayrıca yabancıların emeklilik haklarını Türkiye’de kullanabilmeleri veya ülkelerine transfer edebilmeleri kolaylaştırılmalıdır. Aile birleşimiyle gelen eş ve çocukların sosyal hakları (örneğin eşlerin çalışma izni alması prosedürü) basitleştirilebilir. Bu tür adımlar, yabancı çalışanların Türkiye’ye katkısını artıracağı gibi, kayıt dışı çalışmanın da önüne geçecektir.
  • İkamet ve Süresiz İzin Statülerinin Entegrasyonu: Uzun dönem ikamet izni ile süresiz çalışma izni arasındaki paralel yapıyı daha anlaşılır kılmak için idari koordinasyon sağlanmalıdır. 8 yılını dolduran bir yabancıya tek bir başvuruyla hem süresiz oturma hem çalışma hakkını veren birleşik bir statü sunulabilir. En azından, Göç İdaresi ve Çalışma Bakanlığı yabancılara bu konuda ortak bilgilendirme yaparak hangi seçeneğin hangi hakları sağladığını açıkça iletmelidir. Süresiz çalışma izni alan bir yabancının statüsünü koruma koşulları (örneğin yurt dışında uzun süre kalırsa iptal olup olmayacağı) net biçimde duyurulmalıdır. Bu sayede, uzun vadeli olarak Türkiye’ye yerleşen yabancıların hak kaybı yaşamadan yoluna devam etmesi ve bürokratik yükün azalması mümkün olacaktır.

Yukarıdaki öneriler hem yazılı mevzuatta yapılacak revizyonları hem de uygulamadaki iyileştirmeleri kapsamaktadır. Türkiye’nin küresel işgücü piyasasında rekabetçi olabilmesi ve ihtiyaç duyduğu alanlarda yabancı uzman istihdamını verimli şekilde yönetebilmesi için, çalışma izni sisteminin şeffaf, esnek ve erişilebilir hale getirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu sayede, yabancı çalışanların hakları korunurken ülke ekonomisine katkıları da en üst düzeye çıkacaktır. 

Ata Kurumsal

Potansiyel bir iş sözleşmesini yansıtan yukarıdaki şartlar yalnızca ek tartışmalar için bir temel olarak sunulmuştur ve yasal olarak bağlayıcı bir yükümlülüğü yoktur. Tüm tarafların dahil olduğu bir sözleşme son haliyle yazılı olarak yapılmadıkça yasal olarak bağlayıcı hiçbir yükümlülük oluşmayacak, olduğu ima edilmeyecek ya da olduğu sonucuna varılmayacaktır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu