Türkiye'de Yaşam

Türkiye’ye İlk Kez Gelenleri Şaşırtan Türk Gelenekleri

Türkiye; farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, geniş bir coğrafyada hüküm süren önemli bir Türk devletidir. Orta Asya kültüründen Anadolu kültürüne taşınan ve İslam kültürü ile sentezlenen Türk kültürü birçok farklı gelenek, görenek, örf ve âdeti barındıran önemli bir kültür mozaiği oluşturmaktadır.

Dışardan bakıldığında tuhaf gelen ancak Türklerin özümseyip sürekli olarak uyguladığı, yabancıları şaşırtan birçok farklı gelenekleri bulunmaktadır. Bu geleneklerden pek çoğu artık sadece küçük yerleşim yerlerinde bulunuyor olsa da, bu geleneklerin bazıları şehirlerde de kendilerinden izler taşımaktadır.  Türkiye’ye ilk kez gelenleri şaşırtan geleneklerden bazıları ise şunlardır;

Türklerin Evlenme Gelenekleri

Türklerin evlenme gelenekleri

 

Artık eskisi kadar olmasa da Türkiye’de birçok yörede hala geçerliliğini koruyan evliliğe ilk adım atma gelenekleri bulunur.

Bekar kızları bulunan aileler, bekar kızları olduğunu belli etmek için evlerinin baca kısmına bir tane şişe dikerler. Yörenin gençlerinden o kıza talip olmak isteyen damat adayı ise bacada duran bu şişeye hedef alarak şişeyi kırmaya çalışır. Şişeyi kıran genç evlilik çağındaki kıza talip olur ve kızı istemek için görücü diye tabir edilen aile büyüklerini kızın evine gönderir.

Evlenecek olan kızın ve ailesinin kararı olumlu ise kız isteme geleneği sonrasında söz kesilir ve düğün hazırlıkları başlar.

Yöresel olarak değişmekle birlikte Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde damdaki şişe gibi bir çok farklı gelenek daha bulunur. Bunlardan bir tanesi de pilava kaşık saplamaktır. Yozgat ve yöresinde evlenip yuva kurmak isteyen genç, pilava tahta kaşığını saplayarak ailesini bu niyetinden haberdar eder.

Gençlerin evlenmek istediğine dair imalar barındıran bu eylemleri içinde en derin mesajı veren ise sofraya fazladan bir kaşık koymaktır. Evin genç erkeğinin masaya her yemekte fazladan bir kaşık daha koymasıyla seyreden bu eylemin mesajı çok ince olmasıyla beraber en çok uygulanılan geleneklerden biridir. Genç, bu kaşıkla ‘hanemize ve soframıza bir kişinin daha eklenmesini istiyorum’ demiş ve evlenme isteğini ailesine söylemiş olur.

İlginizi çekebilir: https://www.atakurumsal.com/turkiyede-evlilik-gelenekleri-hakkinda-bilinmesi-gerekenler/

Türklerin Düğün Gelenekleri

Türklerin Düğün Gelenekleri

 

Türklerin geleneksel motifleri en fazla düğünlerde, bayramlarda ve özel günlerde ortaya çıkar.

Türkiye’de birbirini seven iki gencin evlenmesi ve ardından düğün yaparak bu sevinçlerini tüm sevdikleriyle paylaşmaları bir gelenektir. Tabi, bu geleneğin bir kuralı vardır ki o da; iki bayram arasında düğün olmamasıdır.

Türklerin dini bayramlarından olan Ramazan bayramı ve Kurban bayramı tarihleri arasında düğün yapılması uğursuzluk olarak sayılır ve düğün tarihleri asla bu iki bayram arasına denk getirilmez.

Düğünden önce damadın gelini görememesi,

Baba evinden çıkacak olan gelinin beline, kırmızı kuşak bağlanması,

Gelini almaya gelen damada gelinin gösterilmemesi ve kapının açılması için bahşiş alınmasın gibi birçok farklı geleneksel öğe bulunmaktadır.

Türklerin Bayram Gelenekleri

Türklerin Bayram Gelenekleri

 

Türkiye’de Ramazan bayramı ve Kurban bayramı olmak üzere iki tane dini bayram vardır. Bu bayramlar insanların bir araya geldiği, milli birlik ve beraberlik duygularının yaşandığı günlerdir.

Bayram günlerinde erkenden kalkmak, bayram için alınan yeni kıyafetleri giymek ve akraba ziyaretlerine gitmek geleneksel motiflerin en önemlileri arasındadır.

Bayram ziyaretlerinde yaşça küçük olanlar aile büyüklerinin yanına gider ve el öperler. Türkiye’de bayram gelenekleri küslerin barıştığı, insanların birbirine yardım ettiği ve mutlu bir birlikteliğin yaşandığı günler olmaktadır.

Ramazan bayramlarında tatlılar, şekerler ve baklavalar ikram edilirken kurban bayramlarında insanlar birbirilerine kestikleri kurbanlığın etlerinden dağıtırlar.

Türklerin Doğum Gelenekleri

Türklerin Doğum Gelenekleri

 

Çiftlerin tüm zorlu gelenekleri aşıp evlenmelerinin ardından daha zorlu gelenekler kapıda beklemektedir. Bunlardan biri de çiftlerin bir an önce çocuk sahibi olması için aile tarafından yapılan baskılardır.

Yeni evlenen genç çiftler genellikle ailelerden ‘’hadi artık bize torun verin, evin neşesi çocuktur, çocuk olmayan ev, yuva olamaz’’ gibi geleneksel cümlelerle çocuk yapmalarına dair talepler alırlar.

Yeni doğan çocuğa genellikle dedesinin veya aile büyüklerinden birinin ismi verilir. Yeni doğan çocuğa isim verilirken bir kulağına ezan okunur ve diğer kulağına da ismi üç kere yüksek sesle söylenir. Böylece yeni doğan bebeğin ismi koyulmuş olur.

Bebeğe nazar değmesin, yani kötü enerjilerden etkilenmesin diye hemen yakasına nazar boncuğu iliştirilir ve bu nazar boncuğu asla çıkartılmaz. Ayrıca yeni doğan bebek 40 günlük olana kadar dışarı çıkartılmaz ve aile üyeleri dışındaki kimseye gösterilmez.

Bebek kırk günlük olduktan sonra sırada dış dünya ile tanışması için kırk uçurma geleneği vardır. Bu geleneğin amacı annenin doğum sonrasında kendini toparlamasını, ağrılarının dinmesini, dikişlerinden kurtulmasını yani bir anlamda eski sağlığına yeniden kavuşmasını ve bebeğin dünya ile tanışacağı ilk deneyimini kutlamaktır.

Kırk uçurma merasimi için anneye ailenin büyüklerinden tecrübeli ve bilgili bir kırklama annesi eşlik eder. Suyun içine bebeğin ömrü güzel ve parlak olsun diye altın, ömrü boyunca bol kazançları olsun diye madeni para, güzel bir mesleği olsun diye makas, ömrü uzun ve bereketli olsun diye pirinç, ağzı tatlı olsun diye şeker, inancına bağlı olsun diye tesbih, enerjisi yüksek olsun nazar değmesin diye nazar boncuğu, güçlü ve kuvvetli olsun diye taş, mis gibi koksun diye çiçek atılır. Kırklama annesi gerekli duaları ederek bebeği hazırlanan banyo suyuna 40 kez soyup çıkartır. Bu sudan 40 kepçe anneye, 40 kepçe de bebeğe ayrılır ve bu su banyo sonrasında ‘su aşağı, boyu yukarı’ ve ‘ömrü su gibi uzun ve berrak olsun’ gibi cümlelerle bebeğin ve annenin başından aşağı dökülür. Bu ritüelden sonra bebek dış dünya ile tanışma bölümüne geçer ve ziyaretler başlar. Ziyarete gidilen evlerde anneye sütünün bol olması için yarım bardak su ikram edilir.

Türklerin Cenaze Gelenekleri

Türklerin Cenaze Gelenekleri

 

Doğup, büyüyüp, okuyup, meslek edinip aile ve çocuk sahibi olarak bizden beklenen bütün görevleri yerine getiririz. Tabii kaçınılmaz son olan ölüm de bunlar kadar hayatın akışı içerisinde yer alır. Son görevimiz olarak gördüğümüz cenaze törenleri ve defin gelenekleri; kişiye minnetimizi, saygımızı ve özlemimizi yansıtmak adına titizlik içerisinde yürütülür.
Ölüm ilk bakışta bir son olarak görünse de inanışımıza göre ölüm bir bitiş değil başlangıçtır. Bu yüzden meftayı yeni hayata hazırlamak için cenazesi yıkanır ve cenaze yıkanan yere güzel kokular konur. Beyaz kefene sarılarak tabuta konulan cenaze musalla taşına götürülürken ölüyü tanıyan tanımayan herkes cenazeye eşlik eder. Camide cenaze namazı kılınır ve yeni başlangıcında günahlarının affedilmesi için meftayı tanıyan herkesten helallik istenir. Namazın ardından defin işlemleri başlatılır. Kişinin yakınları birer kürek toprak attıktan sonra cenaze tamamıyla gömülüp hocanın eşliğinde dualar okunur. Defin işleminin ardından ölünün hayrı için cenaze evinde pide, helva gibi yiyecek dağıtımı yapılır.
Yeni doğan kırklaması gibi cenazeler için de mevlüt geleneğimiz bulunur. Ölünün 7’sinde ve 40’ında mevlüt okutulup yemek dağıtılarak ölüyü anmış ve ölü için dua toplanmış olur.

Türklerin Sünnet Geleneği

Türklerin Sünnet Geleneği

 

Sünnet sadece ülkemizde görülen bir uygulama değildir. Yazılı tarihten önce antik Mısır medeniyetlerinde başlamasından bu yana sünnet uygulamasının pek çok sebebi vardır. Mısırda toplumsal ayrım oluşturmak için kullanılırken Hristiyanlar tarafından ise sağlık sorunlarını önlemek sebebiyle kullanılmış ve yayılmıştır. Aslında sünnetle ilgili bir çok teori olmasına karşın ülkemizde temel amacı dindir.

Dini gerekçelerin yanı sıra sağlık sorunlarını da önleyici bu cerrahi işlem toplumumuzda genç bireyin erkek oluşu olarak görülüp sünnet düğünü ile kutlanmaktadır. Henüz tamamen hayatımızdan çıkmasa da sünnet olmayan erkeğin evlenmesinin doğru olmadığı inanışı mevcuttur.

Sünnetin en önemli katılımcılarından biri de çocuğu tutarak sünnetçinin işini kolaylaştıran kirvelerdir.
Sünnet düğününde mevlüt okutulup kına yakılır ve misafirlere yiyecek ikramı yapılır. Kirve adetinin devam ettiği yörelerde kirve aynı zamanda ailenin yükünü hafifletmek amacıyla sünnet düğününün masraflarını da karşılamaktadır.

Kaynak: https://isparta.ktb.gov.tr/TR-71002/adet-gelenek-ve-gorenekler.html

Av. Batın Yılmaz

Potansiyel bir iş sözleşmesini yansıtan yukarıdaki şartlar yalnızca ek tartışmalar için bir temel olarak sunulmuştur ve yasal olarak bağlayıcı bir yükümlülüğü yoktur. Tüm tarafların dahil olduğu bir sözleşme son haliyle yazılı olarak yapılmadıkça yasal olarak bağlayıcı hiçbir yükümlülük oluşmayacak, olduğu ima edilmeyecek ya da olduğu sonucuna varılmayacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu